Değerli konuklar,

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete irtihalinin 81. yıl dönümünde saygıyla yad ediyoruz.

Milletine duyduğu sonsuz güven ve inancıyla çıktığı zorlu yolda, milletimizi müşterek bir ideal etrafında birleştirmeyi başaran Atatürk, istiklal mücadelemizi Cumhuriyetimizin kuruluşuyla taçlandırmıştır.

Atatürk’ün mücadeleci ve kurucu vasıflarını gençlerimize ve çocuklarımıza iyi anlatmalı, onun “en büyük eserim”dediği Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatmak ve daha ileriye taşımak için üzerimize düşen sorumlulukları hep birlikte yerine getirmeliyiz.

Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyetimizin 96.yılını iftiharla kutlayan Türkiye, istikrar içinde güçlenmeye ve büyümeye devam ederken, ecdadımızın her dönemde önüne çıkan engelleri birlik ve beraberlik içinde aştığını, milli ve manevi değerlerini her şart altında yaşattığını, inandığı yoldan asla dönmediğini, istiklaline ve istikbaline canı pahasına sahip çıktığını da unutmamalıyız.

İstiklal mücadelemize önderlik eden, Aziz Milletimizin eşsiz fedakarlığıyla bu destansı mücadeleyi zafere ulaştıran Mustafa Kemal, üstün askeri yönetimi ve kararlı duruşuyla, başarılı bir komutan ve lider olarak dünya tarihinde saygın bir yer edinmiştir. Şüphesiz, Türk Milletine yalnızca komutan ve lider olarak değil, benzersiz bir öğretmen, siyasetçi, aydın ve diplomat olarak da örnek olmuştur.

Hangi mesleği icra ediyorsak edelim, eserlerini dikkatle incelediğimizde Atatürk’ün bize her alanda bir miras bıraktığına tanık olabiliriz. Bir diplomat ve Büyükelçi olarak ben de tabii ki Atatürk’ün dış politika konusunda gerek gününün koşullarında, gerek 100 yıl sonra halen geçerliliğini koruyan öğretilerinden meslek hayatım boyunca ilham aldım.

Şimdi size Atatürk’ün “Nutuk”ta dış politika konusunda dile getirdiği ifadelerden bir bölüm okumak istiyorum.

“Efendiler,

Dış siyasetin en çok ilgili bulunduğu ve dayandığı temel, devletin iç teşkilâtıdır. Dış siyasetin iç teşkilâtla uyarlı olması gerekir. Batı’da ve Doğu’da, başka başka karaktere, kültüre ve ülküye sahip birbirinden farklı unsurları tek sınır içinde toplayan bir devletin iç teşkilâtı, elbette temelsiz ve çürük olur. O halde, dış siyaseti de köklü ve sağlam olamaz.

Böylebir devletin iç teşkilâtı özellikle millî olmaktan uzak olduğu gibi, siyasî ilkeside millî olamaz. Buna göre, Osmanlı Devleti’nin siyaseti millî değil, belirsiz ve kararsız idi.

Çeşitli milletleri, ortak ve genel bir isim altında toplamak ve bu çeşitli unsurlardan oluşan kitleleri eşit haklar ve şartlar altında bulundurarak güçlü bir devlet kurmak, parlak ve çekici bir siyasî görüştür.

Fakataldatıcıdır.

Hattâ,hiçbir sınır tanımayarak, dünyadaki bütün Türkleri bile bir devlet halinde birleştirmek, varılması imkânsız bir hedeftir. Bu, yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylarla meydana koyduğu bir gerçektir.

Panislâmize ve Panturanizm siyasetinin başarıya ulaştığı ve dünyayı uygulama alanı yapabildiği tarihte görülmemiştir.

Irk ayrılığı gözetmeksizin, bütün insanlığı içine alan tek bir dünya devleti kurma hırslarının sonuçları da tarihe yazılmıştır. Yayılmacı olmak hevesleri konumuzun dışındadır.

İnsanlara her türlü şahsî duygu ve bağlılıklarını unutturup, onları tam bir kardeşlik ve eşitlik içinde birleştirerek, insancı bir devlet kurma teorisinin de kendine göre şartları vardır.

Bizim, kendisinde açıklık ve uygulama imkânı gördüğümüz siyasî ilke, millî siyasettir.

Dünyanın bugünkü genel şartları, yüzyılların akıllarda ve karakterlerde yerleştirdiği gerçekler karşısında hayalci olmak kadar büyük yanılgı olamaz.

Tarihin söylediği budur; ilmin, aklın, mantığın söylediği böyledir.

Milletimizin, güçlü, mutlu ve istikrarlı yaşayabilmesi için, devletin bütünüyle millî bir siyaset izlemesi, bu siyasetin iç teşkilâtımıza tam olarak uyması ve ona dayanması gerekir.

Milli siyaset dediğim zaman kastettiğim anlam ve öz şudur:

Millîsınırlarımız içinde, her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanmakla varlığımızı koruyarak, ulusun ve ülkenin gerçek mutluluğuna ve refahına çalışmak; genel olarak milleti uzun emeller peşinde yorarak zarara sokmamak; uygar dünyadan, uygar, insanca davranış ve karşılıklı dostluk beklemektir.”

Bu düşüncelerle, Uganda’da da Ayyıldızlı bayrağımızın altında birleşerek birlik ve bütünlük ruhu içinde devletimizin ulusal dış politikasının icrasında bize desteklerini esirgemeyen tüm vatandaşlarımızı selamlıyor, sizlere takdir ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Vefatının 81. yıl dönümünde Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile
vatanımız uğruna fedakârca şehit ve gazi olan tüm kahramanlarımızı bir kez daha rahmetle, şükranla anıyorum.

Teşekkür ederim.